Sedat YILMAZ


Soma’da resmi olarak 301 işçinin ölümü sonrası gündeme gelen kömür madenciliği, şimdilerde yine tartışmaların odağında. Termik santrallerin temel gıdası haline gelen kömür, ekolojik denge ve insan sağlığı üzerinde telafisi olmayan tahribatlar bırakıyor...


Kömür: Varlığı bir dert yokluğu yara
Türkiye’nin geleneksel davranış biçimidir. En büyük felaketler bile, önce abartılı tepkilerle manşetlere ve kahve sohbetlerine yansır; sonra biraz hafifler, sonra biraz daha, sonra... Sonra tümüyle unutulma gelir, hem hayatı hem de ruhu parçalanmış olan işçi sınıfı için de böyledir bu. Neoliberal vahşet, cenazeden hemen sonraki gün, ekmek derdini öne çıkarır ve sonra Soma’daki bir madencinin söyledikleri gelir takılır kulağımıza: “Ocaklarımızı o kadar da kötülemeyin, aman kapatmasınlar sonra!” O yüzden ekmeği gözetmeyen, ekmeğe muhtaç edilmenin acısını anlamayan bir ekolojik yaklaşım, zaman zaman yabancının yabancısı gibi durur bu topraklarda...
Soma’da resmi olarak 301 işçinin ölümü sonrası gündeme gelen kömür madenciliği, şimdilerde yine tartışmaların odağında. Özellikle sermaye iktidar ilişkisi, çalışma koşulları, iş güvenliği ve taşeron çalıştırma düzeni üzerinde yoğunlaşan tartışmaların dışında gündeme gelmeyen ve pek de konuşulması istenmeyen bazı sorunları kamuoyunun gündemine getirmek için Zonguldak ve Soma’da bulunduk. Devlet, sermaye, sendika, siyaset ilişkilerini irdelediğimiz bu iki şehirde, sona eren hayatların ardından yaşanan toplumsal travmaları da gördük. Kadın, iş cinayetleri, kaçak maden, sermaye-iktidar ve sendika ilişkisi, meslek hastalıkları, tarım, miras, cemaat-tarikat, sol ve daha birçok konunun arka planında yaşananları ele aldığımız bu yazı dizisinde çarpıcı gerçeklikler gündeme gelecek. Ama söz konusu enerji ve kömür olunca, işe buradan başlamakta yarar var.

Kapitalizmin motoru olarak kömür

Milattan epey önceki yıllarda Çinliler tarafından kullanıldığı bilinen kömür madenine ait ilk dokümanlar 12. yüzyıla ait. Ama kömürün, bireysel/aile boyutunda kullanımını aşarak sanayideki kullanımı elbette buharlı makinelerin keşfine ve 18. yüzyılın ikinci yarısına denk düşüyor. Kömür, özellikle demir-çelik sanayisinin hammaddesi olarak kullanılmış ve buharlı motorlarda, buharın oluşumu için yakıt olarak kullanılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’na kadar zirvede kalan kömürün düşüşü ise 1960’lardan sonradır. Örneğin, 1950’de kömür dünya enerji kaynağının yüzde 58’ini sağlarken, 1974’te bu oran petrol ve doğalgaz üretimindeki önemli artışlar yüzünden yüzde 29’a düşecektir. Sonraki yıllarda bir daha asla zirveyi yakalayamasa da kömür, özellikle elektrik üretimindeki payını hiç kaybetmedi. Bu arada, büyük kapitalist ülkeler daha çok kömür çıkaran teknolojilere yönelirken, sömürge ve yoksul ülkelerde 1800’lerin koşulları neredeyse hiç değişmedi.

Ucuz ama yıkıcı

Bütün bu süreçler içinde “ucuz yakıt” olarak tanımlanan kömürün doğa ve toplum üzerinde bıraktığı etkiler ise hiç dikkate bile alınmadı. Yakıt alanında gözden düşünce kısa sürede elektrik üretimini karşılamak üzere termik santrallerin temel gıdası haline gelen kömür, bugün dünya elektriğinin yaklaşık yüzde 40’ını karşılamak için kullanılıyor ama öte yandan da ekolojik denge ve insan sağlığı üzerinde telafisi mümkün olmayan ölümcül sonuçlar yaratıyor. Bütün dünya için geçerli olan bu durum Türkiye için on kat daha fazla geçerli; çünkü “ne pahasına olursa olsun” yapay “büyüme”sini sürdürmek isteyen Türkiye ekonomisi, gitgide daha fazla maden ocaklarına yükleniyor. Bir yandan da hükümet yandaşı hırslı patronlara pay sağlama ısrarı gündeme gelince bu hız, hem yoksul emekçilerin canına mal oluyor, hem de doğanın dengelerini alt üst ediyor.

AKP’nin yüklenişi

“Büyüyen Türkiye Ekonomisi”nin enerji talebinin artması ve dışa bağımlılıktan kurtulmak isteyen AKP’nin kömür kullanımı yanı sıra HES, duble yollar ve iklim dostu olmayan kentsel projelere yönelmesi insan ölümleri ve endüstriyel çöplükler yaratıyor. Fosil yakıtlar içinde en kirli olan kömüre bağımlılık, soluduğumuz havaya karbondioksit (CO2) pompalamaktan başka bir işe yaramıyor. Tüm dünyada her yıl kömürlü termik santraller 11 milyar ton CO2 salımına neden oluyor ve böyle devam ederse kömür kaynaklı CO2 salımları 2030 yılına kadar yüzde 60 oranında artış gösterecek. Dünyamızda ayrıca, her yıl 150 bin insan fosil yakıtların yarattığı iklim değişikliğine bağlı olarak hayatını kaybediyor. Türkiye’nin ise 1990 yılında enerji kaynaklı sera gazı salımları 132 Milyon COe ton iken, 2010 yılında 285 milyon tona çıkarak yüzde 116 artış gösterdi. Bu gerçeklik bilindiği halde hükümet ülkenin birçok yerinde termik santrallerle doğaya ve insana saldırmaya devam ediyor.

Üretimin Asya’ya kayması

ABD ve gelişmiş Avrupa ülkelerinde emek gücü pahalılaşınca ve başka enerji kaynakları devreye girince kömür üretiminin özelikle 1980’lerden sonra Asya ülkelerine kaydığını görüyoruz. Bu durum aynı zamanda Avrupa ve ABD gibi ülkelerde politikleşen işçi sınıfının iradesini kırmaya dönük bir hamledir. Bu yüzdendir ki Çin bugün dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi konumunda. Madenciliğin emek yoğun sektör olmasından kaynaklı, Türkiye gibi ucuz işgücüne sahip ülkelerde kömür üretimi iştah kabartıyor.

Termik santrallerin yükselişi

Kömürün insana, doğaya ve devlete büyük maliyetleri olmasına rağmen, salt dışa bağımlılıktan kurtulma ve sermayedarını yaratma adına kurulan santrallerin bıraktığı yıkımı anlamak için Zonguldak’a yakından bakmakta fayda var. Anlaşılan o ki, ortaya çıkan bütün “dışsal maliyetler” yoksullara ödettirildiği için iktidarların termik santrallere dayalı enerji politikası ısrarla sürecek. Özellikle 1990’dan sonra yılından bu yana hızlı ama eşitsiz ekonomik büyüme, toplumsal bir enerji planlamasının eksikliğiyle birleşince giderek daha hızlı bir biçimde fosil yakıtların yani kömür bağımlısı haline gelindi. Greenpeace’in yayımladığı “Sessiz Katil” (28 Mayıs 2014) adlı yeni rapora göre, Türkiye’de kömürlü termik santraller, trafik kazalarından daha fazla can alıyor. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, “Kömür, sadece yer altından çıkarılırken can almıyor. Kömürlü termik santraller, adeta sessiz birer katil gibi, kalp-damar, solunum yolu rahatsızlıkları ve astım, kanser gibi hastalıklara neden olarak, sessizce can almaya devam ediyor. Örneğin Soma Termik Santrali’nin neden olduğu hava kirliliği, sadece 2010 yılında 13 bin 400 yaşam yılı kaybına neden oldu” diyor. “2010 yılından bugüne, planlanan ve izin aşamasında olan kömürlü termik santral sayısı 42’den 80’e çıktı” bilgisini veren Aksoğan, Türkiye’nin kömürlü santrallere ihtiyacı olmadığını, bunun yerine yenilenebilir enerji politikasının önemine dikkat çekiyor. Kömürlü termik santrallerin insan sağlığı üzerinde yarattığı etkiler olsa gerek Zonguldak’ta en çok para kazanan meslek grubunun doktorlar olduğu ve yine açılan davalardan kaynaklı avukatların büyük paralar kazandığını görmek mümkün.


Kömürün ağır maliyeti

Greenpeace’in talebi üzerine Hollanda Araştırma Enstitüsü CE Delft’in (2007), kömür madenciliği ve yakma sonucunda ortaya çıkan veriler düşündürücü:
  • 2007’de kömür yakan termik santrallerin neden olduğu zarar tahmini olarak 356 milyar euro.
  • 2007’de üretim zincirinde meydana gelen kazaların maliyeti en az 161 milyon euro.
  • 2007 yılında yürütülen madencilik faaliyetlerinin en az 674 milyon avro kadar gizli maliyeti var.
  • Şu anda atmosferde endüstri devrimi öncesine oranla yüzde 40 daha fazla karbondioksit var. Mevcut CO2 seviyesi son 650 bin yılda olduğundan çok daha yüksek bir noktada.
  • Kömür yakmak iklim değişikliğine diğer tüm fosil yakıtlardan daha çok neden oluyor. Kömür yakan termik santraller her yıl atmosfere 11 milyar ton gibi 19 büyük miktarlarda CO2 pompalıyor.

Yukarıdaki tüm maliyetleri toplayınca CE Delft’in ulaştığı küresel rakam kabaca 360 milyar euro. Araştırmada, her durumda kömürün tüm olumsuz etkilerine dair küresel verilerin eksik olması nedeniyle kömürün gerçek maliyetini tam olarak ölçmek imkansızlığına vurgu yapılıyor.


En büyük 5 kömür üreticisi (2006 yılı verilerine göre)

Çin: Yüzde 39.4’le 2.380.0 milyon ton üretimle birinci
ABD: Yüzde 19.3’le 1.053.6 milyon ton
Hindistan: Yüzde 6.8’le 447.3 milyon ton
Avustralya: Yüzde 6.6’yla 373.8 milyon ton
Rusya: Yüzde 4.7’yle 309.2 milyon ton

Dünyada en büyük 5 kömür tüketici ülke olarak yine sırasıyla Çin, ABD, Hindistan, Avustralya ve Rusya geliyor 

ÖZGÜR GÜNDEM

0 comments:

Yorum Gönder

 
HOPA DEV-LIS/K © 2014. Yaşasın SOSYALİZM Yaşasın DEV LİS/K